top of page

GÜZELDİ BE

  • Yazarın fotoğrafı: İlker Güneş
    İlker Güneş
  • 15 Kas 2020
  • 2 dakikada okunur

Ekim ayı yeni bitmiş. Kasım başlamış ama Muğla’nın hala şort, tişörtle dolaşılabilen köylerinden birindeyiz. Sahildeki taşların üzerinde yol üstündeki marketten aldığımız kırk liralık yönetmen sandalyelerimize oturmuşuz.

Yaşam ritüelinin içerisindeki çoğu insan alıp başını görevlerinin başına gitmiş. Her sabah aynaya bakan aynı mutsuz yüzlerini defalarca görecekleri evlerine dönmüşler. Daha iyi arabalar, daha iyi evler, daha iyi okullarda okuması gereken çocuklar için daha kötü hayatları tercih eden kelepçeli üniversite mezunları.

Sahilde baktıkça huzur bulduğun bir yalnızlık var. Çakıl taşlarının, denizdeki dubaların, suya vuran aydınlığın tadını çıkarmamız için zaman veriyor hayat.

Köyün yerlileri vira bismillah demek için teknelerinde son hazırlıkları yapıyorlar. Balıklar bundan habersiz sevinçle kovalıyorlar birbirlerini. Kıyıdakiler hep daha şanslı diye düşünüyorum, ne zaman açılsalar, balıkçıların özenle hazırlanmış ağlarına teslim oluyorlar.

Kafamı kaldırıyorum yavaşça, Picasso’nun mavileri Van Gogh’un sarısına karışıyor gökyüzünde. Tüm acıları boyamak için yeterince mavisi de sarısı da varmış gibi pasparlak bağırıyor altında ne olduğundan bağımsız. Nelerin üzerini boyadığını bilmiyorum ama bu tarifsiz tutkulu aydınlık aksine yaşamaya zerkediyor insanı. Dağlar apaçık duruyor önümüzde. İşte orada, yemyeşil çınar, meşe, andız, karaçam, sakız, dut hepsi orada bir nefes mesafede.

Kafamı çevirip suya bakıyorum. Nezaketen bir dalgası var denizin. Hani sanki sıcakmış da üstünden üflüyormuşsun gibi, sıcaklığından korktuğun için değil, üflemedi demesinler diye, hafif hafif huzur veren bir ferahlama.

Zaman duruyor burada. Ayağa kalkmaya hallenip parmak arasına denk getiriyorum terliğimi. Hızlı bir hamleyle denize doğru bakıyormuşum gibi ellerimi beline doluyorum. Kafam omzuna düşüyor. Ellerimi sıkıca tutup omuzlarını kaldırıyorsun, bu insanca dilinde “iyi ki” demek.

Sen, ben ve iyikilerimizi alıp sıkıca sarılıyoruz birbirimize.

Bir şarkı çalıyor arkadan belli belirsiz. İkimiz de biliyoruz sözlerini ama kimse mırıldanmıyor.

Ürperiyorum sonra, bir üşümedir geliyor. Bir uyanış, bir ne olduğunu anlamaya çalışma hali, ne olur bitmesin dediğin o tatlı rüyanın içinden çıkmamak için bir direniş, bir başkaldırı, bir isyan, bir çığlık, bir savaş, bir vazgeçiş, bir kayıp, bir öfke, bir kabulleniş, bir sessizlik.

Sanki hiç oturmamışız gibi, sanki hiç mavi görmemişim hiç kimseye sarılmamışım gibi bir yavan bir hissizlik bulaşıyor üstüme.

Bir bulut geçiyor sonra, gri, bir daha gri, sonra bir daha gri. Sonra tüm anılar geçiyor, sen geçiyorsun.

Denize bakıyorum ben. Sıcacık bir hayali beslenme çantama koyup okula uğurluyorum. İçim Isparta ayazı. Gözlerim büyüyor, pes bir olgunluk çöküyor omuzlarıma.

Aylak yalnızlığımı alkışlayıp, güzeldi be diyorum. Hayali bile güzeldi.

 
 
 

Son Yazılar

Hepsini Gör
Hoş geldin

Senin karşında soyunuyorum rollerimden Neysem o muyum Bu gerçek ben miyim Ben kimim Bilmiyorum Sahi, benim adım neydi? Elim ayağım...

 
 
 
Çok Zor Anlamak

Çok zor anlamak İçimdeki kıpırtının rengini Sen nesin bilmiyorum Ama ne desen duyuyorum Pürüzsüz bir sabah Güneşini önümüze seriyor Büyük...

 
 
 
Ben Öldüm

Ben öldüm. Annemle babam Renkli kurdeleler asmıştı odamın kapısına Ve gökyüzünde ebem kuşakları Allu pullu balonlar Herkes mutluydu,...

 
 
 

Commentaires


  • Facebook Social Icon
  • Twitter Social Icon
  • YouTube Social  Icon
  • Instagram Social Icon
bottom of page